WH FLEX
“SINIRSIZ OLARAK MODÜLER OTOMASYON YAPI SETI”
OTOMASYON – WH FLEX
Otomasyon ve dijitalleşme aynı madalyonun iki yüzüdür. İş parçaları ve paletlerin otomatik olarak taşınması için maksimum esneklik ve ölçeklenebilir performansla yeni WH Flex konseptinden başka hiçbir DMG MORI yeniliği bunu daha belirgin şekilde gösteremez.
“Müşterilerimizin ne yapmak istedikleri fark etmez – biz de onu yaparız!” Bu teklifsiz açıklamayı yapan, hem DECKEL MAHO Seebach GmbH firmasının, hem de DMG MORI HEITEC GmbH ortak girişiminin Genel Müdürü Markus Rehm yeni WH Flex konseptinin eşsiz karakterini vurguluyor. Tek kısıtlama: Sistemdeki dokuz makine veya cihaz durumunda ve 500 kg üzerindeki toplam iş parçası ya da palet ağırlıklarında ölçeklenebilirlik kendi sınırına ulaşıyor. Ne var ki, metal işleyen sanayinin küçük ve orta boy şirketlerinin hedef grubu göz önüne alındığında bu rahatlıkla savsaklanabilen bir kusur oluşturuyor.
Bunun haricinde WH Flex kendi eylem alanı içerisinde gerçekten de “otomatik iş parçası ve palet taşıma için sınırsız bir modüler esneklik sunuyor”, diye DMG MORI HEITEC Genel Müdürlüğü üyesi Kai Lenfert gururla bildiriyor.
DIGITAL TWIN
ÖNE ÇIKANLAR
- Sanal hale getirilen kumandalar ve arabirimlerle otomasyon sisteminin sibernetik imgesi olarak Digital Twin
- Gelişime eşlik eden ürün optimizasyonu sayesinde zamandan ve giderlerden tasarruf
- Tüm proseslerin ve iş akışlarının gerçek zamanda simülasyonu ile yüzde 80’e kadar daha hızlı devreye alma
- Dikey ve yatay sistem entegrasyonu için seri bağlantı
- Digital Twin destekli teklif hazırlama sayesinde yüksek yatırım güvenliği
Otomatik olarak eşzamanlı 6 tarafa kadar tornalamak ve 5 eksene kadar frezelemek mi? Çapak almak, yıkamak, kurutmak, kontrol etmek mi? Karışık işletimdeki iş parçalarıyla paletler mi? Hiçbirisi problem değil. Sadece işlenmemiş parçaları ya da paletleri tutucu istasyonlarında “ağza göre” sağlamak yeterlidir. Daha sonra hazır parça için geri kalan prosesi WH Flex sistemi hallediyor.
İkna edici performansla otomasyon konsepti
EMO sergisi temsilî bir gerçekleme örneği olarak, değişken karışık işletimdeki iş parçaları ve paletlerinin otomatik komple işlenmesine yönelik yüksek esnekliğe sahip bir üretim sistemi durumunda bir DMP 70 yatay işleme merkezini ve DMU 40 eVo modelinden 5 eksenli bir işleme merkezini entegre ediyor.
WH Flex konseptinin temeli, çok sayıdaki standart opsiyonlarıyla geniş kapsamlı bir yapı setidir. Portföyü burada raflar, paternoster asansörler veya palet durakları gibi değişik depolama sistemlerini kapsamaktadır.
Bunların kendileri de farklı tutucu sistemleri ve tutucu değiştirme sistemleriyle beraber SPC geçitleme gibi başka opsiyonlar ya da hizalandırma, çevirme ve temizleme istasyonlarıyla kombine edilebilir. Muhtelif uygulamaların söz gelimi lazer yazısı veya ölçüm ve kontrol görevlerine yönelik olarak dahil edilmeleri olanağı böylece müşteri odaklı çözüm yaklaşımının altını çiziyor.
“Eşsiz çözüm sunumu”
Oysa DECKEL MAHO Seebach GmbH ve DMG MORI HEITEC GmbH Genel Müdürü olarak Markus Rehm’in vurguladığı üzere, tek başına yapı seti konsepti ile WH Flex “eşsiz bir çözüm sunumu” haline gelmiyor: “Ayrıca tek elden anahtar ortak olarak tüm otomasyon tekniğiyle beraber hem yüksek teknoloji makinelerini, hem de müşteriye özgü tüm özel donanımları ve bileşenleri de tedarik ediyoruz. Bunların arasında kumandalar, tertibatlar, takımlama ve NC programlarının yanında – entegre otomasyon ve dijital bağlantı da yer alıyor. Ve servis, bakım ve yedek parçalar da elbette ki tek elden geliyor. Endto- End yaklaşımının ötesinde sunulan eşsiz görüntüye üç faktör ayrıca katkıda bulunuyor, Markus Rehm’e göre. ”İlki dijital ikiz, ikincisi yatay ve dikey düzeydeki ağ bağlantısı ve üçüncüsü, yalnızca sezgisel olarak kullanılamayan, fakat esnek üretim doğrultusunda üstün özellikleri de sunan tesis-içi CELL CONTROLLER’dir.”
OTOMASYON – WH FLEX
DIGITAL TWIN – DMG MORI HEITEC
Böylece WH Flex sisteminin tamamı sezgisel bir kullanıcı arabirimi ve akıllı bir iş yönetimi üzerinden planlanıp, kontrol ediliyor ve denetleniyor. “Dolayısıyla kullanım için özel bilgilere ve eğitimlere gerek duyulmuyor”, diyor Rehm.
Örnek olarak yeni parçaları kolay öğretme ve ayarlamak için tarama programlaması ya da kısa süreli görevlerin oluşturulması için iş yönetimi gibi özelliklerden bahsediyor.
9 makine için modüler konsept
“Bu durumda yazılım özelliklerinin yanı sıra, 9 makineye kadar iş parçası ve palet taşımayı modüler WH Flex sisteminin üzerinden kullanabilmemiz ile olanakların muazzam bant genişliği bizi özellikle etkiliyor”, diye tamamlıyor DMG MORI HEITEC’teki Genel Müdür Kai Lenfert.
Diğer özellik olarak entegre tutucu değişimine de hemen atıfta bulunuyor. Bu sayede WH Flex sistemiyle hem iş parçaları, hem de paletler üretken biçimde etkileşimli olarak kullanılabiliyor.
Taşıma cihazı olarak bu durumda bir KUKA robotu çalışıyor. Kai Lenfert ikna olmuş: “WH Flex yapı setiyle özellikle de küçük ve orta ölçekli müşterilerimize yönelik olarak esnek otomasyonu başlatmak için geleceğe dönük bir opsiyonu yaratıyoruz. Üstelik tüm makineler sistemin içerisinde çalışma alanına erişilebilirliği tamamen korumakta ve müşteri de bu sistemle büyüyebilmektedir.”
Tasarımdan uygulamaya kadar tutarlı görselleştirme
Aynı zamanda Markus Rehm de iyimser görünüyor ve ayrıca DMG MORI Digital Twin’e büyük beklentilerini bağlıyor: “Gerçek sistemin sibernetik bir imgesi olan – dijital ikiz yardımıyla – sistem, tüm proseslerin ve iş akışlarının gerçek zamanlı simülasyonu dahil olmak üzere kurulumdan önce sanal olarak devreye alınabilmektedir. Bu sayede mühendisliğe ait giderler kalıcı biçimde azaltılır, sistemin kalitesi kapsamlı olarak artırılır ve aslında devreye alma için gereken zamandan % 80 tasarruf edilir.”
Ayrıca kullanıcı yeni iş parçalarını veya palet siparişlerini ileride çalışan üretime sanal olarak dahil ederek donatıp deneyebilecektir, diye tamamlıyor Kai Lenfert. Özellikle de küçük ve orta boy şirketlerde bu ek yararla, yatırım kararının sağlama alınması için büyük bir katkıda bulunulabilir.
“Digital Twins” teknolojisinden ilk kez 2002 yılında University of Michigan’da söz edilmiştir. 17 yıl sonra dijital avatarlar endüstriyel geleceğin büyük umudu konumundadır. DECKEL MAHO Pfronten firmasında bu konu yine gündemin en başında yer almaktadır – özellikle ürün geliştirme alanında ve bilhassa DMU 340 Gantry’de.
“Digital Twin”e giden yolda ilk olarak, makinenin dinamik bir modelinin hazırlanması ve sanal makinenin tüm gerçek bileşenleriyle tüm dinamik hassas konstrüktif alanlarının sensörlerle donatılması önem taşımaktadır. Ancak aynı düzeyde sanal hale getirilen PLC ve CNC ile etkileşimli olarak bu yolla gerçek eşin tüm önemli özelliklerini yansıtan işlevsel bir model ortaya çıkabilir.
Bu sayede “Digital Twin”in davranışı şimdi tüm detaylarıyla ve çok farklı yük durumları esnasında simüle edilebilir ve analiz edilip değerlendirilebilir. Yapay bilgilerin gerçeğe dönüştürülmesi daha sonra “döngünün içerisinde” optimuma kadar uygulanır. “Yalnızca böyle yinelemeli bir iyileştirme prosesinden gelen yeni bilgilerden, en sonunda değer içeren bilgiler meydana gelebilir”, diyerek altını çiziyor Alfred Geißler.
DMU 340 ile çelik ve demirde ve aynı zamanda bitler ve baytlarla etkileyici biçimde kendini gösteren bir bilgi – gerçek ve sanal.
Pratik olgunluk sınavına doğru döngünün içerisinde
Ne var ki dijital ikiz, Alfred Geißler’in altını çizdiği üzere, ürün geliştirme sürecinde “yalnızca” zaman ve kalite kazanımına kadar devam ederek etkilidir. Böylece çok farklı senaryoların ve talep profillerinin her simülasyonuyla ve uygulanan her bilgi kazanımıyla dijital ikizin “belleği” de geliştiriliyor.
Akabinde bu öğrenme prosesi sonucunda “Digital Twin”in kendi edindiği deneyimlerden anormal durumları tanıyarak sürekli iyileştirme için her zaman daha somut bilgileri verebilmesine yol açılır.
“Digital Process Twin”e doğru evrim
“Evrimsel değişim sürecinde Digital Machine Twin’den nihayet bir Digital Process Twin doğar”, diye belirtiyor Alfred Geißler ve açıklıyor: “Proses ikizi, ürün geliştirmeden nitelikli müşteri artı değerine köprüyü kurar.”
Bu bağlamda Alfred Geißler ilk önce, özellikle Pfronten’deki karmaşık 5 eksenli işlemede (tek başına olmamak üzere) neredeyse standart prosedür haline gelen ortaklaşa uygulama geliştirme alanındaki etkilere atıfta bulunuyor.
Böylece Pfronten’de “Digital Process Twin” sayesinde gelecekte yeni makinelerin müşteri uygulaması için, daha teslim edilmelerinden önce iş parçası düzeyine kadar sanal olarak en ufak detayına kadar uyumlu duruma getirilebilmeleri sağlanacaktır. “Sanal olarak yansıyan DMU 340 ile edinilen tecrübelere göre, bu yoldan müşterideki devreye alma ve üretimin başlatılması için geçen sürenin büyük ölçüde azaltılacağına inancımız tamdır”, diyor Alfred Geißler.
İkizin ayna görüntüsünde dijital fabrika olma yolunda
Bunun haricinde diğer işlemlerin açık biçimde DMG MORI Roadmap’ine atıfta bulunuyor. Belirgin olarak büyüleyici artı değerlerle – yeni iş modellerine kadar. “Böylelikle çok yakında müşteri, sadece CAD veri kümesinden başlayarak iş parçalarını bütünsel olarak değerlendirebilecek duruma gelecek”, diyen Geißler gelecekten beklentilerini dile getiriyor.
Bununla müşteriler ikizin ayna görüntüsünde CNC programlarını sanal olarak yaratıp simüle edebilir, bağlama durumlarını araştırabilir, takımları test edebilir, süre incelemelerini hazırlayabilir ve (neredeyse dijital beceriyle) güvenilir teklifleri verebilir. “Üstelik ERP veya MES sistemiyle etkileşimli olarak sabit teslimat süreli On Demand üzerine”, diyerek altını çiziyor Alfred Geißler.
Böylece müşteri için aynı zamanda yeni “On Demand” dünyası ve “As a Service” ekonomisi açılır. Ancak DMG MORI işi için de Alfred Geißler büyük fırsatlar görüyor – özellikle serviste ve burada bilhassa öngörücü bakım alanında. “Çünkü geleceği simüle edebilen kişi, bugün ne yapılacağını her zaman bilir”, diyerek sözlerini tamamlıyor.